31 Aralık 2010 Cuma

2011 Yılı Burçlara Göre Film Listesi

Kıyamete bir sene daha yaklaştığımız şu günlerde, her yerde bir 2010 enleri, burçlara göre yeni yılda başımıza gelecekler bir bir iki bin on bir açıklanıyor. Ben de 2011'de gösterime girecek filmlerin burçlara göre bir listesini yapayım dedim. Engin astroloji bilgim ışığında, **tümden gelim yöntemiyle oluşturduğum listeyi hep beraber inceleyelim, eğlenelim. Harry Potter 7.2, Karayip Korsanları 4, Alacakaranlık Mesanesi 4.1 falan bunlar zaten izlenecek. Ben yine popüler olabilecek ama bunlar kadar da ilgi göremeyen yapımları ele alacağım.

İlk burcumuz Başşak, (Kendi burcuma torpil geçiyorum) 2011'de başşak burçları Şirinler filmiyle çocukluk yıllarına dönecek, eski güzel günleri hatırlayacak. Kripton'un dünyaya yaklaşması başakları bu filmde normalde olduklarından daha çok duygusallaştıracak, olur olmaz sahnelerde gülecek ve üzülecekler.

Evet hâlâ duymamış olanlarınız varsa Şirinler (The Smurfs) film oluyor. Hem de 3 boyutlu. How I Met Your Mother'ın müthiş skor kralı Barney Stinson'ını canlandıran Neil Patrick Harris, filmde Johan rolünü oynuyor. (Johan kim ya?). Şirine'yi seslendiren kişi de Katy Perry. İnternette dolanan, karakterlerden bazılarını görebileceğiniz 45 saniyelik bir fragmanı mevcut.

Gargamel Şirinler'i kovalarken, kendi sihirli dünyalarından çıkıp bizim dünyamıza, büyük New York şehrinin ortasına (nerden bizim oluyor canım!) düşen kahramanlarımız, Gargamel onları yakalamadan köylerine dönmeye çalışacak.

 
Soldan sağa, Gargamel, Şirine ve Glee'deki kızıl saçlı kadın


İkinci burcumuz, İkizler. İkizler buçları Ben Dört Numara filmi ile kendi yaşadıkları dengesizlikleri ve 4'ün kimlik bunalımı arasında bir bağ kuracak ve 2011 yılında ikizler burcu Ben 4 Numara filmini 4 defa izleyip sinema atrafında 4 defa dönerlerse bu sene bütün istedikleri gerçek olacak. Jüpiterin hareketleri Lorien'in mukavemeti bu sene İkizler burcunu güneydoğu yönünde etkiliyor. Ayrıntılı bilgi için 4'e basınız.

Üçüncü burcumuz, Boğa. Boğa burçları bu sene Kırmızı Başlıklı Kız'ı (Red Riding Hood) görebilirler. Başlığın kırmızısı, onları kızdırmanın aksine boğalarda Kız'ı oynayan Amanda Seyfired için bir hayranlık uyandırabilir.
Kırmızı Başlıklı Kız'ın bayatlamış hikayesi emin ellerde taze, seksi, heyecan verici, dramatik bir gerilime dönüşüyor. Kandırıkçı fragmanı twilight'a atıfta bulunsa da bitmiş film ve gerçek fragmanların pek de alakalı olmadığı savunuluyor. Yönetmen Alacakaranlık'ın da yönetmeni ama en iyi filmi Alacakaranlık değilmiş tabi. İzleyelim boğalar.
Valerie, bir delikanlıyı seviyor. Delikanlı da onu. Ama Valerie'nin babası başkasıyla beşik kertmiş. Valerie Delikanlı'yla kaçacağım derken, ablası bir kurt adam tarafından öldürülüyor. Kurt Adaminatör getiriyorlar köye o da kurdun köyden biri olabileceğini söylüyor. Köyde panik başlarken Valerie'nin canavarla olan bağı onları bir araya getirirken Valerie'yi hem şüpheli hem de yem konumuna getiriyor.

Dördüncü burcumuz, Aslan. Aslanlar, yeni yılda liderlik özellikleriyle özdeşleştikleri bir Siber Mitoloji filmi, Tron Efsanesi'yle (Tron: Legacy) seyre doyacak. Son birkaç aydır yaşadıkları film sıkıntısı Ocak'ta Tron'la bitecek. Filmi izlerken etrafınıza dikkat edin, elimdeki horozkopta sinemada potansiyel bir sevgiliyle tanışma ihtimaliniz tam tamına yüzde 0,0003162 olarak görünüyor. Hadi yine iyisiniz.
Tron Efsanesi, 1982 yapımı Tron'un mirasını devam ettiriyor. Babasını aramaya giden genç kendini bir siber mitolojinin içinde buluyor. Babası 20 yıldır orada yaşayan genç, teknolojik gelişmelerle daha da hiddetlenen (ve görselleşen) gladyatörvâri oyunlarda ölümüne savaşıyor.

Beşinci burcumuz, Yaylan. Yaylan burçları hiç beklemedikleri bir anda nereden geldiğini anlamadıkları bir gerginlikle Sucker Punch'a gidecekler. 4 güzel kız ve bir çirkin kızın oynadığı, fantastik macera filmi tam size göre Yaylanlar. Yıldız haritanızın şaftı kaymış, harita posteriniz gazetenizle bedava. Bahar ayları filme gitmek için uygundur
Sucker Punch, beklenmedik anda beklenmedik yerden gelen hamle anlamına geliyor. Üvey babasının hezimetinden kurtulmaya çalışırken bir tımarhaneye tıkılan kızcağız alternatif bir geçkeklik düşünmeye başlıyor. Bu hayalî dünyadan kurtulmak için kötü adam yakalamadan 5 nesne çalması isteniyor.

Altıncı burcumuz, Kova. Henüz bir posteri bile olmayan Now (Şimdi) filminden kova kova övgüyle bahsedeceksiniz. Yeni yılda izleyeceğiniz Now filmi, gelecekte olabileceklerden feyz alıp kendinize çeki düzen vermenizi sağlayacak.
Now, Vaktin gerçekten nakit olduğu bir yakın geleceği anlatıyor. 25 yaşından sonra yaşlanmıyorsunuz fakat genetiğiniz bundan sonra sadece bir yıl yaşayabileceğiniz şekilde değiştiriliyor. Zenginler, bir defada onyıllar alabilecekken geri kalanlar zaman ödünç alıyor, çalıyor ya da dileniyor. Yanlışlıkla cinayet suçuyla itham edilen bir adam güzel bir rehineyle kaçmak zorunda kalıyor. Hayatı dakika dakika yaşarken aşkları sisteme karşı büyük bir silah oluyor.

Yedinci burcumuz, Yengeç. Yengeçler, Amerikalıların yapacağı bir başka Yunan tanrısı savaşları denemesi olan Immortals (Ölümsüzler) ile baltayı taşa vuracak. Filme kız/erkek arkadaşlarınızla gideceksiniz ve bu yaptığınız en büyük hatalardan biri olacak. Sevgiliniz perdede aslen Amerikalı Yunan tanrılarını gördüğünde sizden daha iyilerine layık olduğunu düşünüp 3 vakte kadar ayrılmayı isteyecek. Aman Dikkat!
Titanlara karşı savaş kazanılmış, şimdi Kral Hiperiyon insanlığa savaş açıyor. Kral, kana susamış biçimsiz yaratıklar ordusunu toplayıp kudretli Epir Yayı'nı bulmak için Yunanistan'da pikniğe gidiyor. Bu yay hapsedilmiş Titanları kurtarabilir. Theseus, insan meselelerine karışmayan Tanrılar'ın umudu oluyor.

Seksinci burcumuz, Koç. Kurban bayramında ipini koparmış koç kovalamacası gibi aksiyonları seven koç burcu cinsiyetleri için Drive Angry (Kızgın Sür veya her neyse) bu senenin filmi olacak. Hayalet sürücüden kaçan Nikılıs amca baş rolde. Bi de adını hatırlayamadığım sarışın bomba var.
İntikam hırsıyla perçinlenmiş Baba, kızını öldüren adamı bulmak için Cehennem'den kaçıyor ve Kızgın Sür'üyor.

 
Dokuzuncu burcumuz, Akrep. Bu sene gülmeye Your Highness (Ekselansları) filmiyle başlayacaksınız, gülümsemeniz aşk, iş ve sosyete hayatınızda da size çok küçük artılar kazandıracak. Venüs ve Marsın etkileşimleri, sizi hiç mi hiç alakadar etmiyor.
Cilalı kahramanlık hikayelerinde, ejderha kesen, kötüyü alt eden şövalyeler vardır. Bu filmde daha çok bütün bunların dışında kalmaya çalışan tembel kardeşin hikayesini izleyeceğiz.

Onuncu burcumuz, Terazi. Super 8 filmi tam size göre. Filmin neyi anlattığını henüz kimse resmi olarak bilmiyor. Yazarlığını ve yönetmenliğini, Lost, Fringe gibi kaliteli yapımlarda imzası olan JJ Abrams'ın yapıyor olması filmi aklınızda bir yerlere imlemeniz için yeterli bir sebep.

On birinci burcumuz, Oğlak. Sevgili oğlaklar, bu sene birilerinin Harem'ine gidebilirsiniz. Uranüs'le Neptün'ün ters yörüngede dönmesi, Türk filmi moduna girmenizi sağlıyor. Ama tedbiri elden bırakmayarak ortak bir yapım olan Guardian of Harem'i izlemenizi tavsiye ediyoruz. Dizidir ama olsun.
Filmin yazarlığını baba-kız Livaneli yapmış. Film, 17nci yy Osmanlı'sında Sultan İbrahim, annesi ve harem ağasının içine düştükleri entrikalar sonucu ölümlerine kadar giden süreci işliyor.


On ikinci burcumuz Balık.






Unuttunuz değil mi? Siz de Waiting For Forever (Sonsuzu Beklemek) izleyin hadi. :)











Önemsiz Not: İmdb linlerinde sarı renkli "watch trailer" butonuna basarak eğer mevcutsa filmlerin fragmanlarını izleyebilirsiniz. Burçlara dair gerçek bir çalışma değildir.

Mükemmel Yıllar Herkese.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Kader / Kurgu




 VS.






Bazı hayatlar film gibidir. Bazıları değildir. Kiminin hayatını anlatsan roman olur. Aslında kimin hayatını anlatsan roman olabilir. Neyi nasıl anlattığına bakar, neyi ön plana çıkarıp neyi göz ardı ettiğine ya da. Bir insanın hayatını anlatmaya başladığınızda her anı yazamazsınız. O hayattan belli parçalar seçmeniz gerekir, bir insanın doğumu güzel bir şeydir ama ondan sonra ortalama 1-2 sene salak saçma bir şeylerle geçer o yüzden o kısımları atlayabilirsiniz. Karakteriniz 1 yaşında yürümeye ve bela çıkartmaya başlamışsa bunları yazabilirsiniz. Yazdığınızda o kişiyi bebekliğinden tanımayan biri onu 1 yaşında tanır ve o yürümeyi, konuşmayı vs. öğrendiği 1 yıl filmin ilk saniyesinden veya kitabın ilk cümlesinden itibaren göz ardı edilir.

Diyelim ki karakter sizin karakteriniz değil. İzlediğiniz bütün o filmleri, okuduğunuz bütün o kitapları hatırlayın, bazı şeyler nasıl da tam olması gerektiği anda olur. Karakterin en çok ihtiyacı olan anda bir umut ışığı beliriverir. Hiç umut yoksa bu size bazen öylesine belli edilir ki o karakter için üzülürsünüz hatta ağlarsınız.

Peki, gerçek hayatta kader dediğimiz şey kurguya benzer midir? Şimdi de kendinizi düşünün, bir şeylere en çok ihtiyacınız olduğu zamanları ya da bir karar verme eşiğinde olduğunuz anları... Filmdeki gibi değil, doğru mu? ( Filmdeki gibiyse çok ballısınız demektir. Değerini bilin.) Neden böyledir? Sonuna kadar hak ettiğiniz şeyler neden her zaman sizi bulmaz? Çünkü hayat kurgulanmamıştır. Kader dediğimiz şey kurgu değildir. Müslümiyette de (Böyle yazılmadığını biliyorum sivrilik etme) başımıza kakarak söyledikleri şey de budur zaten. Yaptığımız şeyler, başımıza gelenler, aldığımız kararlar önceden belli değildir. (Tanrı olacakları bilir meselesine girmiyorum girmek isteyen varsa çıkışta gelsin.)

Rocky çalışmaya başlar o tanıdık müzik çalar. Birkaç dakika mikrodalgada ısıtır gibi adamımız büyük dövüşe hazırlanıverir. Bring It On'da (İzledim evet ne var?), Hellcats'de (dizi) yeni koreografiler ufak bir takım çalışmasıyla ortayaçıkverir. Daniel, Karate Kid'de arkasına o müthiş manzarayı alır bir o ayak bir bu ayak 1.5 saat kadar sürede şampiyon olur (oluyodu dimi?). Gördüğünüz gibi hayatın zorlukları kurguların size sunuluş biçimine göre basitleşmiştir veya süslenmiştir. Gerçek hayatta aldığınız bir şeye çalışma/başlama kararı, beraberinde çok zorlu, bol engelli, bol başarısızlıklı bir kader çizer. Bunu ancak gerçekten bir işi yapmaya kalkıştığınızda anlarsınız. Bu hiç de fon müzikli hazırlık/çalışma sahnelerine benzemez. Bitirdiğinizde kimi zaman yorgun kimi zaman mutlu kimi zaman... anladın işte. Filmler, meşakkatin zorluğu yerine işi bitirdiğinizdeki hislere odaklanır.

Bazen hayatlarımızın film gibi olmasını isteriz ya, bu hayallerin gerçeğe en uzak olanlarındandır. Çünkü hayat, o karar anlarındaki belirsizlikleriyle, olmasını beklediğiniz şeylerin olmamasıyla (kısaca adaletsizliğiyle) bir anlam kazanıyor. Daha güzel oluyor demiyorum. Bir Çin atasözü der ki kusurlardır bir şeyi eşsiz kılan. Çoğu zaman yaratılan karakterler mükemmeldir. Karakter dışı bir harekette bulunmazlar. Gerçek hayat uyarlamalarını dışarıda tutabiliriz ama bana sorarsanız onlarda da karakter, tam bir gerçek insan profili çizemez: öne çıkacak parçalar ve bu tür kurgusal seçimler karakterin sınırlarını belirler. Biz birer insan olarak filmler ya da kitaptaki karakterler gibi mükemmel değiliz. Bazen söylediklerimize ya da yaptıklarımıza kendimiz bile şaşırmıyor muyuz?

Elimizde olmayan birçok şey var evet. Belki hep kahpelemeye alışmış olduğumuz kader budur (Sözüm meclisten ve sanat camiasından dışarı -resmi koyduk geyik olsun diye, sora başımıza bela olmasın-). Elimizde olan şeylerle, kaderimizden hoşumuza gidecek bir kurgu çıkarmaksa seçimlerinize ve hayata bakış açınıza kalıyor. Ne olduğun her zaman ne yaptığın değildir ama ne yaptığın ne olduğunu belirler. Bence bunun seçiminin bizim elimize verilmesi insanlara verilmiş en önemli hediyedir. Düşünsenize bir kurgunun kahramanı olsaydık sadece birilerinin düşündüğü kadar var olacaktık ve birilerinin istediği gibi davranacaktık. Kaderin kusurları ve özgür irade bir araya geldi mi işte o zaman insan kendisinden başka bir şey olmadığı halde tüm sıradanlığıyla benzersiz bir şey oluyor.

21 Aralık 2010 Salı

Toparlama #1

Son zamanlarda izlediğimiz birkaç film var:
Step Up 3
Harry Potter 7.1
Flipped
Easy A
Despicable Me (Çılgın Hırsız)

Bu girdide, bu filmleri toplu sünnet edeceğiz.
Alfabetik Gidelim,

Çılgın Hırsız (Despicable Me) Efendim, bu filmin çıkmasını beklerken çıkan bütün fragmandır, kliptir ne bulduysam 50 kere izlediğimden filmden istediğim randımanı alamadım. Ama güzel bir filmdi, espriler hoştu özellikle Türkçesini bilemiyorum 'Minion'lar bir harikaydı. World Card'ın Vada'ları var ya hah işte onların daha matrak versiyonları... Hareketleri, bakışları, davranışları her şeyleri komik. Güzel bir film animasyon sevenlere tavsiye edilir.

Easy A, bir gençlik komedisi. Emma Stone'a bayıldım. Olive karakterini canlandırıyor kendisi, o da lafazan, zeki ve nüktedan bir genç kız. Filmin replikleri, tam hedefini buluyor. Birçok şeye gönderme yapıyor film: Gossip Girl, İnternet gençliği, filmlerde liselileri 30larına yakın insanların oynaması... Olive'in ebeveynleri de müthiş, her ergenin sahip olmak isteyebileceği türden. Son yılların bu tarzda yapılmış en iyi filmlerinden diyebilirim.

Flipped: erkekler ve kızların aşka farklı açılardan baktığını aynı olayı bir erkek bir kız baş rolün gözünden anlatarak çok güzel ele alan filmin müzikleri fragmanı izlediğimden beri aklımdaydı, film içinde de gayet yerinde kullanılmışlardı. Flipped son zamanların birçok yapımı gibi bir kitap uyarlaması. Işık saçan, içinizde iyi duygular uyandıracak, şeker bir film. Bence Türk yetkililer bu filmin bir dizi uyarlamasını yapıp b.kunu çıkarmalı çünkü filme doyamadım. Hem en azından dramadan geçilmeyen TV ekranında insanın biraz da olsa yetişkinliği unutup güzellikleri hatırlayacağı eğlenceli bir yapım olur.

Filmden iki müzik: 
Pretty Little Angel Eyes - Curtis Lee: http://fizy.com/s/1oql9w 
A Teenager in Love - Dion & The Belmonts: http://fizy.com/s/1meflt
 
Harry Potter ve Ölüm Yâdigarları Bölüm 1, TV dizisi demişken 'oh iyi ki böldüler artık bir şeyi kesmeden tadı tuzu kaçmadan izleriz' derken, karşımıza filmi uzatmak için uzun tutulmuş boş bakış sahneleri geldi. Tamamen ticari bir karar filmin bölünmesi bana sorarsanız. Bir de para verip sinemaya gittim. Peh! Hiçbir şey olmuyor filmde ama özel efektlerin hakkını vermeliyim hem komşu kızı JK Rowling'e düşündüğü hem filmin kreatif departmanına :) işi iyi becerdikleri için.

Step Up 3, Ahh film KÖ-TÜ dans sahneleri dışında filmi çöpe atın gitsin. 4. sınıf piyesi gibi. Ben de zaten o sahneler için izliyorum müzikleri de fena değildi ama resmi Soundtrack albümü pek bi eksik geldi. 1 ve 2. filmleri izlediyseniz film zaman kaybı sayılmaz ama ortaya çok yeni bir şey koyduğu da söylenemez. Fırsat olsa 3D izlemek lazımdı tek yenilik o çünkü. bi de sanki kadın başrolün kartlığı dijital olarak silinmiş gibi geldi gözüme bilemiyorum, fragmanlarda bildiğin arvat stayla bir kızdı yani. Neyse bir dahaki Toplarlamada görüşmek üzere. Sinemajla kalın.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Gözlerinizi 4 Açın Aramızda Olabilirler

Uzaylı dostlardan vazgeçmeyen E.T.’nin yönetmen ve yapımcısı Steven Spielberg ve özlerinde evcil uzaylı robotlar olan Transformers’ın yönetmeni Michael Bay’in yapımcılığını üstlendiği; Kartal Göz (Eagle Eye) ve Şüphe (Disturbia) filmlerinin yönetmeni DJ Caruso’nun yönetmenlik koltuğunda oturduğu I Am Number Four Şubat’ta gösterime girecek (İnşallah). Uzaylılar konusunda doktora yapmış üstüne bir de fahri uzaylı ünvanına (benim tarafımdan) layık görülmüş işinin ehli yapımcılar yetmedi mi? Mavi sarı kırmızı taytına yandığım süper kahraman Kriptonlu Çelik Adam nam-ı diğer Süpermen efendinin gençlik yıllarını anlatan Smallville dizisini TVye uyarlayan, Örümcek Adam 2’nin hikâyesini kaleme almış olan müthiş ikili Alfred Gough ve Miles Millar’ın senaryoda imzalarının olduğunu söyleyeyim.

Tüm bu isimleri bile duymadan önce kandırıkçı fragmanını* izlediğim andan itibaren yapım ilgimi çekmeyi başardı. Bir gün sonra da (I Am Number Four) Ben Dört Numarayım’ın bir kitap uyarlaması olduğunu öğrendim. Aslında kitap uyarlaması sayılmaz çünkü film çekimlerine kitap çıkmadan başlanmış. Yine de kitabı okumadan edemedim. İlerleyen cümlelerde kitapla ilgili yorumumu bulabilirsiniz. Fragmanı izleyelim:



I Am Number Four Türkçe Altyazılı Teaser 1
Yükleyen nixpadas. - Tüm sezonlar ve tüm bölümler

Numara sembolleri acayip karizma değil mi? (Eeeveeeet). Fragman birkaç cümleyle işini yapıyor: merak uyandırmak ve etkilemek. Yapımın isminin de ilginç olduğunu düşünüyorum bu da fragmana orijinal bir hava katmış. Fragman iyi olmaya aday bir filmin sözünü veriyor.

Filmin Konusu ise şöyle,
Onu öldürmek isteyen düşman gezegen sakinlerinden kaçmak için dünya hayatına karışmaya çalışan ergenimiz John Smith memleketi Lorien yok edilirken kurtulmayı başaranlardan biri. Özel güç (bu güçlere legacy= miras deniyor) potansiyeline sahip dokuz kişiden 4.sü kendisi. Lorien tılsımı sayesinde bunlar ancak sırasıyla öldürülebiliyor. Üç Numara da Hakk’ın rahmetine kavuştuktan sonra sıra Dört’e geliyor. Küçük bir kasabaya kaçarak oradaki liseye gitmeye başlayan John mirasının da ortaya çıkmaya başlamasıyla olmak istediği ve gerçekten olduğu kişi arasında seçim yapmak zorunda kalıyor.




Dianna Agron
Alex Pettyfer














Filmin başrollerini bak şekeri** Glee yıldızı hoş sesli Dianna Agron ve yurtdışı ergenlerinin yeni favorisi 
Alex Pettyfer paylaşıyor. (Başrol Alex ama Dianna da benim favorim ne yapayım şimdi :)) Filmde 6 Numara’yı da Sihirbazın Çırağı’ndan hatırlayacağınız Teresa Palmer canlandırıyor. Fragmanda güneş gözlüğüyle motosiklet kullanan, yerde kayıp adam kesmece oynayan diğer sarışın oluyor Teresa. Fragmanı izlediğimde onu Dianna sanmıştım (kandırıkçı fragman iş başında) :) kitap ve okuduğum röportajlar sayesinde bu büyük yanılgıdan kurtuldum. John’un en iyi arkadaşı Sam’i ise (izlemek için sabırsızlandığım, izleyince burada yorumlayacağım) Flipped filminin genç oyuncusu Callan McAuliffe canlandırıyor.

Gördüğünüz gibi film, yapım ekibi ve oyuncularıyla göz dolduruyor. Çekimleri yaklaşık 2 ay sürmüş, 50 milyon dolar harcanmış. Kaliteli bir yapım için yeterli mi dersiniz? Bana sorarsanız ortalamanın üstünde bir şey çıkabilir ama şüphelerim yok değil. Bu işler her zaman paraya da bakmayabiliyor örneğin Altın Pusula (The Golden Compass) 300 milyon dolar bütçesine rağmen zar zor ortalamanın üstünde kalmayı başarabilmiş bir yapımdı. Dört Numara’nın hikayesini sevdiğim için, harcanan miktarların yeterli olmasını umuyorum.

Gelelim kitaba. Ben Dört Numara’yım Lorien Mirası (Lorien Legacies) serisinin birinci kitabı. Serinin 6 kitap olması bekleniyor, bugün itibariyle sadece ilki İngilizce olarak piyasada. Kitap Jobie Hughes ve James Frey tarafından Pittacus Lore kod adıyla yazılmış. Pittacus da John gibi bir Loric (Lorienli yani), hal böyleyken nedense kitap John’un ağzından anlatılmış. Kitabın başında anlatılanların gerçek olduğu iddiası sunulmuş, sonunda da Pittacus’la ilgili küçük bilgiler verilmiş bana sorarsanız saçma durmuş olmasaydı daha iyi olurdu.

Kitabın Türkçesi henüz basılmamış, film Türkiye’de de popüler olursa büyük ihtimalle film posteriyle kılıflanmış şekilde kitapçılarda yerini alacaktır. Film popüler olursa diyorum çünkü kitap heyecan verici hikâyesi dışında pek de edebi bir değer sunmuyor. Bazı diyaloglar fazlasıyla basit, benim gibi betimlemeleri 30 defa okumak zorunda kalabilenler için rahat bir sürüş sağlıyor. Kitabı İngilizce okumama rağmen pek bir yerde takılmadım, bu da sanırım cümle yapısının basit ve kelime zenginliğinin düşük olduğunu gösteriyordur.

Kitap Lorien geçmişine, John’un değişimine ve aksiyona daha çok yer ayırmış (kitap çıkmadan filmin çekimlerine başlanmasına şaşırmamak gerek). Kitapta nereden geldiği, kimlerin peşinde olduğu, gezegeninde neler olup bittiği gibi birçok şeyi bilen kahramanımız, filmde izleyiciyle birlikte öğrenecekmiş. Hikâyenin bazı parçaları senaristlerin uyarladığı Smallville’deki Süpermen’in geçmişine benziyor: yok olmanın eşiğinde bir gezegen, bir uzay mekiği, dünyaya gönderilme, süper güçlerin yoğun duygular sonucu ortaya çıkması, normal bir ergen olmak isteyen kahraman ve onu bekleyen yüce kader, kristaller… Bu tür eserlerde benzerlikleri hoş karşılamak lazım, zaten kitap Süpermen’den daha ilgi çekici bir içeriğe sahip. Burada anlatmakla bitmez, en önemlileri: 9ları birbirine bağlayan tılsım, Lorien’de bir gelenek olan çocuk-gardiyan ilişkisinin bir çeşit baba-oğul/sporcu-koç ikilemi ortaya çıkarması ve tabii ki Mogadorianlar –Lorien’in, 9ların ve Dünya’nın düşmanı olan Mogadore gezegeni sakinleri-.

Mogadorianlar kendi gezegenlerinin sonunu getirmiş, Lorien’in kaynaklarını tüketmiş doğaya saygısı olmayan iri cüsseli kötücül varlıklar. Loricler ise doğaya saygılı, medeni ve dost canlısı insan boyut ve şekillerindeki varlıklar. Bu iki varlık Dünya’nın gelecekteki sakinlerini temsil ediyor olabilir. Kitapta bir çeşit doğaya saygılı olun, yoksa Mogadorian gibi olursunuz mesajı sezdim. Gençler için iyi bir mesaj tabi. Mesaj bir yana Mogadorianlar Dünya’da sadece 9ların peşinde değil, Dünya’nın da peşinde. Bu da hikâyeye başka bir açı daha ekliyor, Mogadorianlar burada ve zayıflıklarımızı öğreniyor, niyetleri bizi de yok etmek ve dünyamızı sömürmek Loricler sadece kendileri için değil Dünya için de savaşıyor. Kim bilir belki ileriki kitaplarda işler daha da kızışır biz de hep birlikte Mogadorian avına çıkarız.

Hikâye olarak bana sorarsanız ilgi çekici bir kitap, okuması kolay. Küçük bir bölümde sıkılma belirtisi göstermiş de olsam akış tatmin edici. Fragmanı izlemek kitabı okurken işe yarıyor çünkü karakter betimleme konusunda kitap biraz yetersiz kalıyor daha önce de belirttiğim gibi bazı replikler basit. Zaten Türkçesi ne zaman çıkar bilmem. Belki adını “Dört Numara” diye de çevirebilirler. Bekleyip göreceğiz. Kandırıkçı olmayan fragmanları ve filmi de 4 gözle bekliyorum efendim. Bir dahaki uçuşta görüşmek dileğiyle esen kalın. Mogadore Airlines.

Güncelleme: Film Türkçe'ye Ben Dört Numara olarak çevrildi.
Film yorumunu buradan okuyabilirsiniz.

*Kandırıkçı Fragman: Teaser Trailer
** Bak Şekeri: Eye Candy

19 Ekim 2010 Salı

Sale El Sol, Shakira’nın Güneşi Ortaya Çıkıyor


Shakira’nın yalan söylemeyen kalçalarına yakışır cinsten bir güneş doğuyor. 13 yaşında çıkardığı albümden başlarsak Sale El Sol/The Sun Comes Out, Shakira’nın 10. stüdyo albümü. Risk almaktan korkmayan şarkıcı elektronik dans müziği türünü denediği She Wolf albümüyle eleştirmenlerden iyi notlar almıştı. Her ne kadar Shakira’yı her haliyle sevsek de dişi kurdumuz bizim bildiğimiz Shakira değildi. Şimdi ise kariyerinin 20. yılında Sale El Sol (Gün Doğumu) ile köklerine dönerken dinleyicilerine de oldukça keyifli bir albüm sunuyor.


30lu yaşlardaki kadınlara bayılıyorum ne istedikleri ve kim oldukları konusunda iyi bir fikre sahip, kendilerine güvenleri yüksek kadınlar oluyorlar -her yönden tam kıvamında- (Tecrübeyle sabit değildir). Shakira da bu albümde kendi deyimiyle “kendisini yeniden keşfetmiş” ve içinden geleni, canının istediği gibi yapıp şarkılarında dinleyicilerine açılmış. Sale El Sol’ün, albümün çıkış parçası olan Loca videosundaki gibi kendiliğinden oluşmuş gibi bir hâli var. Şarkılar arasındaki farklar, İspanyolcanın bu kadar yoğun kullanılmış olması bunun somut bir göstergesi.

“Radyoda duyduğunuz her şeyden veya belki de insanların beklentileri olduğunu düşündüğünüz şeylerden etkileniyorsunuz. Ama sonra birden içinizdekilerin yazmaya ihtiyacınız olan her şey olduğunu anlıyorsunuz.” Diye açıklıyor Latin Ateşi.







Shakira’yı “Donde Estan Los Ladrones?” (Hırsızlar Nerede?) ve daha önceki albümlerinden tanıyıp sevenlerin beklentilerine karşılık bulabilecekleri ya da en azından sıkılmadan dinleyebilecekleri bir albüm. Eğer daha önceleri, Whenever Wherever, Hips Don’t Lie, Ojos Asi gibi şarkıları dinleyip bir albümünü almışsanız Shakira’nın piyasaya sunulan (Çok ortada olan) pop tarafının dışında Oral Fixation albümünün çıkış parçası “Don’t Bother”da da hissedilebilen bir rock tarafı olduğunu da görmüşsünüzdür. Eğer ki görmediyseniz bu uyarım olsun. Sale El Sol albümünde de bu rock tarafını daha belirgin şekilde görebiliyoruz, önceki albümlerindeki rock tınılı şarkılardan daha sert parçalar şarkıcının ana dili olan İspanyolcanın sözlerde kullanılmasının getirdiği samimiyetle daha kişilikli bir hale gelmiş. Laundry Service ve Oral Fixation’daki İngilizce şarkıların Donde Estan Los Ladrones’deki İspanyolca şarkılar ile birleşimi gibi. Shakira da albümdeki bu sentezi şu sözlerle açıklıyor:

“Yeni albüm için oldukça heyecanlıyım, bana kariyerimin farklı basamaklarını ve dönemlerini hatırlatıyor. Bütün bu 20 yılın bir sentezi gibi.”

Albümdeki şarkıların sözleri de anlayabildiğim kadarıyla aynı sentezi içeriyor: Seksi, oyunu seven, masum, eğlenceli ve içten. Shakira albümü müzikal olarak romantik şarkılar ve Latin şarkıları içeren güçlü bir rock tarafına sahip bir albüm olarak tanımlıyor.

Gelelim albümün parçalarına:

14 Ekim 2010 Perşembe

New York Usulü Şehir Fantezisi

Urbiano Fantezitsia a la Nev Yorki Mmm Belissima.


Ölümcül Oyuncaklar Serisi 1. Kitap: Kemikler Şehri
Orijinal: Mortal Instruments Book 1: City of Bones
Yazar: Cassandra Clare
Yayıncı: Artemis Genç

Malzemeler:

New York yöresinde yaşayan,
Bir adet, güzelliğinin farkında olmayan olan bitenlerden ve olacak biteceklerden habersiz dişi ergen.
Bir adet iyi görünümlü, umursamaz tavırlı, tehlikeliyim karizmatikim cinsinden fantastik erkek ergen.
Bir adet inek tipli, zeki en iyi arkadaş cinsinden normal (sıradan) erkek ergen.

Yapılışı:

Malzemeleri, fantastik öğeler içerisinde bir gece bekletilmiş şehre atıp, kulak memesi kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Daha sonra bu karışıma isteğe göre dram, entrika, aşk üçgeni, doğru parçası ekleyin. Bölümlere ayırıp üzerlerine beyazı ayrılmış klişe sürüp kitabı bitirin. Afieto Sun



Şaka bir yana Ölümcül Oyuncaklar serisinin ilk kitabı Kemikler Şehri resmen bir tarif izlenmiş gibi yapısal ve duygudan uzak. Yazar kendine bir yol çizmiş ve ne pahasına olursa olsun ona bağlı kalmak adına birçok şeyden ödün vermiş gibi. Bu durum hikâyenin gelişmesini ilginçleşmesini engellemiş. Hikâye o kadar düz anlatılıyor ki, kendi kafanızda acaba soruları bile sormuyorsunuz. Kitabın 4te 2si (yarısı evet matematiğin iyiymiş) sıkıcı bir anlatımla geçiyor. Sonra kitap kendini birazcık toparlasa da öyle büyük bir merak, heyecan, şok yaratmıyor. 500 küsur sayfadan sonra bitirdiğinize seviniyorsunuz ama bu güzel bir hikâye okuduğunuz için olmuyor ne yazık ki. Kitap sizde merak uyandıracak açık noktalar da bırakmıyor, o nedenle serinin bir sonraki oluşumunu okuma isteği doğurmuyor. Bir de 6 kitabı var serinin toplamda. Geri kalan hiçbirini okumayacağım mümkün olduğu sürece.

Kitabın kapağında serinin adı Ölümcül Oyuncaklar diye geçiyor

5 Ekim 2010 Salı