25 Aralık 2010 Cumartesi

Kader / Kurgu




 VS.






Bazı hayatlar film gibidir. Bazıları değildir. Kiminin hayatını anlatsan roman olur. Aslında kimin hayatını anlatsan roman olabilir. Neyi nasıl anlattığına bakar, neyi ön plana çıkarıp neyi göz ardı ettiğine ya da. Bir insanın hayatını anlatmaya başladığınızda her anı yazamazsınız. O hayattan belli parçalar seçmeniz gerekir, bir insanın doğumu güzel bir şeydir ama ondan sonra ortalama 1-2 sene salak saçma bir şeylerle geçer o yüzden o kısımları atlayabilirsiniz. Karakteriniz 1 yaşında yürümeye ve bela çıkartmaya başlamışsa bunları yazabilirsiniz. Yazdığınızda o kişiyi bebekliğinden tanımayan biri onu 1 yaşında tanır ve o yürümeyi, konuşmayı vs. öğrendiği 1 yıl filmin ilk saniyesinden veya kitabın ilk cümlesinden itibaren göz ardı edilir.

Diyelim ki karakter sizin karakteriniz değil. İzlediğiniz bütün o filmleri, okuduğunuz bütün o kitapları hatırlayın, bazı şeyler nasıl da tam olması gerektiği anda olur. Karakterin en çok ihtiyacı olan anda bir umut ışığı beliriverir. Hiç umut yoksa bu size bazen öylesine belli edilir ki o karakter için üzülürsünüz hatta ağlarsınız.

Peki, gerçek hayatta kader dediğimiz şey kurguya benzer midir? Şimdi de kendinizi düşünün, bir şeylere en çok ihtiyacınız olduğu zamanları ya da bir karar verme eşiğinde olduğunuz anları... Filmdeki gibi değil, doğru mu? ( Filmdeki gibiyse çok ballısınız demektir. Değerini bilin.) Neden böyledir? Sonuna kadar hak ettiğiniz şeyler neden her zaman sizi bulmaz? Çünkü hayat kurgulanmamıştır. Kader dediğimiz şey kurgu değildir. Müslümiyette de (Böyle yazılmadığını biliyorum sivrilik etme) başımıza kakarak söyledikleri şey de budur zaten. Yaptığımız şeyler, başımıza gelenler, aldığımız kararlar önceden belli değildir. (Tanrı olacakları bilir meselesine girmiyorum girmek isteyen varsa çıkışta gelsin.)

Rocky çalışmaya başlar o tanıdık müzik çalar. Birkaç dakika mikrodalgada ısıtır gibi adamımız büyük dövüşe hazırlanıverir. Bring It On'da (İzledim evet ne var?), Hellcats'de (dizi) yeni koreografiler ufak bir takım çalışmasıyla ortayaçıkverir. Daniel, Karate Kid'de arkasına o müthiş manzarayı alır bir o ayak bir bu ayak 1.5 saat kadar sürede şampiyon olur (oluyodu dimi?). Gördüğünüz gibi hayatın zorlukları kurguların size sunuluş biçimine göre basitleşmiştir veya süslenmiştir. Gerçek hayatta aldığınız bir şeye çalışma/başlama kararı, beraberinde çok zorlu, bol engelli, bol başarısızlıklı bir kader çizer. Bunu ancak gerçekten bir işi yapmaya kalkıştığınızda anlarsınız. Bu hiç de fon müzikli hazırlık/çalışma sahnelerine benzemez. Bitirdiğinizde kimi zaman yorgun kimi zaman mutlu kimi zaman... anladın işte. Filmler, meşakkatin zorluğu yerine işi bitirdiğinizdeki hislere odaklanır.

Bazen hayatlarımızın film gibi olmasını isteriz ya, bu hayallerin gerçeğe en uzak olanlarındandır. Çünkü hayat, o karar anlarındaki belirsizlikleriyle, olmasını beklediğiniz şeylerin olmamasıyla (kısaca adaletsizliğiyle) bir anlam kazanıyor. Daha güzel oluyor demiyorum. Bir Çin atasözü der ki kusurlardır bir şeyi eşsiz kılan. Çoğu zaman yaratılan karakterler mükemmeldir. Karakter dışı bir harekette bulunmazlar. Gerçek hayat uyarlamalarını dışarıda tutabiliriz ama bana sorarsanız onlarda da karakter, tam bir gerçek insan profili çizemez: öne çıkacak parçalar ve bu tür kurgusal seçimler karakterin sınırlarını belirler. Biz birer insan olarak filmler ya da kitaptaki karakterler gibi mükemmel değiliz. Bazen söylediklerimize ya da yaptıklarımıza kendimiz bile şaşırmıyor muyuz?

Elimizde olmayan birçok şey var evet. Belki hep kahpelemeye alışmış olduğumuz kader budur (Sözüm meclisten ve sanat camiasından dışarı -resmi koyduk geyik olsun diye, sora başımıza bela olmasın-). Elimizde olan şeylerle, kaderimizden hoşumuza gidecek bir kurgu çıkarmaksa seçimlerinize ve hayata bakış açınıza kalıyor. Ne olduğun her zaman ne yaptığın değildir ama ne yaptığın ne olduğunu belirler. Bence bunun seçiminin bizim elimize verilmesi insanlara verilmiş en önemli hediyedir. Düşünsenize bir kurgunun kahramanı olsaydık sadece birilerinin düşündüğü kadar var olacaktık ve birilerinin istediği gibi davranacaktık. Kaderin kusurları ve özgür irade bir araya geldi mi işte o zaman insan kendisinden başka bir şey olmadığı halde tüm sıradanlığıyla benzersiz bir şey oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder